Thot’un Sümer dilindeki adı olan “Ningişzidda” Ağacın Efendisi / Yaşamın Eseri anlamına gelmektedir. Thot her iki uygarlıkta da kesin bilimlerin ilahi sırların koruyucusudur. Bunlar arasında babası Ptah/Enki’ye de hizmet vermiş olan genetik ve biyotip sırlarda vardır. Güçleri Thot’a bahşedilen gizli bilgiler Mezopotomya sanatında ve tapıncında ifadesini bu tanrının birbirine dolanmış yılanlar sembolüyle betimlenişinde kendini bulmaktadır. Bunun çift sarmallı DNA’yı temsil eden sembol olduğu, tıp ve şifanın amblemi olarak günümüze dek geldiği zaten bilinmektedir.
Kadim Mısır’dan kalan resimli betimlemeler Ptah / Enki’nin oğlu olan Thot’un bu biyolojik-genetik süreçlerden haberdar olduğunu ve genetikle ilgili becerilerine bunları uyguladığını işaret etmektedir. Abidos’ta bulunan ve Firavun I. Seti’nin Osiris rolünü oynadığı sahneleri içeren bir duvar resmi Thot’u, ölen tanrıya yaşamı(Ankh Sembolü) geri verirken ondan iki ayrı DNA iplikçiği alırken göstermektedir.
Thot'un Kayıp Sırlar Kitabı ile ilgili hikayeye gelecek olursak;
Hikayenin kahramanı Satni, bir firavunun oğludur ve her konuda çok iyi eğitilmiştir. Genç adam o zamanlar başkent olan Memfis’te gezinmeyi adet edinmişti. Tapınak duvarları ve steller üzerindeki yazıları okumakta, eski büyü kitaplarını araştırmaktaydı. Vaktiyle Satni, Mısır üzerinde eşi benzeri olmayan bir büyücü olur. Bir gün gizemli bir adamla karşılaşır ve adam ona Thot’un kendi eliyle yazmış olduğu bir Sırlar Kitabı’nın içinde saklı olduğu bir mezardan söz eder. Sırlar Kitabı’nda dünyanın tüm gizemleri, gökyüzünün sırları, güneşin doğuşları, Ay’ın görünüşleri ve Güneş’in çevresinde dolanan gezegenlerin hareketlerini anlatan ve bunun gibi çok önemli ilahi bilgiler yer almaktadır. Bu mezarı bulmayı kafasına koyan Satni uzun süre devam eden araştırmalarının sonucunu alır. Söz konusu mezar daha eski bir firavunun oğlu olan Nenoferkeptah’a aittir. Satni mezarın yerini aynı yaşlı adama sorar ve öğrenir. Ancak yaşlı adam Satni’yi, Nenoferkeptah’ın mumyalanmış olmasına rağmen ölü olmadığı ve ayağının altına sokulmuş olan Sırlar Kitabı’nı almaya cesaret edeni Thot’un alaşağı edebileceği konusunda uyarır. Buna rağmen Satni yolundan şaşmaz ve mezarı bulur. Mezarın başında bir formül okuyunca bir boşluk açılır ve Satni bu boşluktan aşağıya iner.
Mezarın içine giren Satni, Nenoferkeptah’ı, eşini ve onların oğullarının mumyasını görür. Thot’un Sırlar Kitabı gerçekten de Nenoferkeptah’ın ayağının dibindedir ve “sanki güneş orada parlıyormuşçasına bir ışık yayıyordur” Satni ona doğru bir adım attığında kadının mumyası konuşur ve onu daha fazla ilerlememesi için uyarır. Satni’ye o kitabı ele geçirmek için Nenoferkeptah’ın yaşadığı maceraları anlatır; Thot’un Sırlar Kitabı en dıştakiler bronz ve demirden yapılma bir dizi başka kutunun içinde olan bir gümüş kutu içindeki bir altın kutuya konmuştu. Yapılan uyarılara kulak asmayıp tüm engellerin üstesinden gelen Nenoferkeptah kitabı bulup ele geçirmiş; o ve ailesi Thot tarafından hemen orada geçici olarak canlılığını kaybetmekle lanetlenmişlerdi. Canlı olmalarına rağmen mumyalanmışlardı ve mumyalanmış olmalarına rağmen görebiliyor, duyabiliyor ve konuşabiliyorlardı. Kadın Satni’ye kitaba dokunursa Thot’un lanetine uğrayacağını söyleyerek uyarır.
Uyarılar ve daha önceki kralın başına gelenler Satni’nin gözünü korkutmaz. Buraya kadar gelmişti ve kitabı ele geçirmeye kararlıydı. Ona doğru bir adım daha attığında bu kez Nenoferkeptah’ın mumyası konuşur. Thot’un gazabına uğramadan kitabı ele geçirmenin bir yolu daha olduğunu anlatır. Bu “Thot’un büyülü sayısı” olan elli iki oyununu oynayıp kazanmaktı. Kadere meydan okuyan Satni bunu kabul eder. İlk eli kaybeder ve kendisinin yarı yarıya toprağa gömülmüş bulur. Sonraki ve sonraki eli kaybettikçe giderek daha çok gömülür. Sonunda Thotun Kayıp Sırlar Kitabını almayı başarır ama kitabı geri getirmek zorunda kalır.